
"Keşfimin ucu bucağı yok; içten dışa bir yol bu"
15.06.35
Michelle Hayes
Ayşen Güven
Müzisyen ve oyuncu Özge Arslan, 5 Quartet ile CRR’de verecekleri konser öncesi Ayşen Güven’le söyleşti. Kağıttan zeytin dalına kadar her şeyle müzik yaptığını anlatan sanatçı, 8 Kasım’da gerçekleşecek CRR konserlerinde “Meşk olacağını hissediyorum” diyor.
"Keşfimin ucu bucağı yok; içten dışa bir yol bu"
"İçimdeki seslerle tanışmaya çalışmak beni çoğaltıyor"
Müzik ve tiyatro ilişkisine kafa yormayı hep çok sevdim. Bu nedenle müzisyen ve oyuncu Özge Arslan ile söyleşi yapmak benim için çok keyifli bir karşılaşma yarattı. Bu bağlamda, Özge Arslan’ın kendine özgü sanat yolculuğunun yanı sıra vokal tekniklerini, enstrümanlarla flörtünü, kadınların sesle ve müzikle ilişkisini nasıl gördüğünü ve bir müzisyen kadın olarak cinsiyetlerden bağımsız hemzemin olma arzsunu konuştuk.
CRR (Cemal Reşit Rey Konser Salonu) için müzisyen kadınlarla söyleşiler yapmayı planlarken, onların anlatısının yetersizliğini, tarih ve arşivlerdeki görünürlüklerinin eksikliğini ve müzikal bilgilerinin aktarımı konusundaki güncel bir kaynak oluşturma ihtiyacını görmüştük.
Bu nedenler de Özge Arslan’ın müzikal portresinden başlamanin anlamlı olduğunu düşünüyorum.
Ses virtüözü olarak tanımlanıyorsunuz çoğu kez. Bir enstrüman olarak insan sesinin, gırtlağın kullanımı üzerine nasıl çalışmalarınız var?
Bu tanım için evvela çokça müteşekkirim. Çalışmalarım tamamen sezgisel. Her an birçok hisle ve kendimin sınırlarını anlamaya çalışarak yol alıyorum. İdrak edebildiğim sınırların ötesine erişmek gibi bir yolum var. Umarım kendi yoluma mahcup olmam.
Böyle bir ses çeşitliliği, vokal yöntemleri, gırtlak kullanımı nasıl mümkün oluyor; ne kadarı çaba, ne kadarı yetenek?
Çabasız bir günüm yok. Olmadı da. İstidat (yetenek) elbette elzem ve körelmeye mahkum bir değer. Bu değeri nasıl bir niyetle üzerime giyiniyorum, asıl uğraştığım şey bu. En organik potansiyelime erişene kadar çaba etmek niyetindeyim. İçimdeki evrenle sevgi bağım çok büyük.
Rengi uçlara çıkabilen bir ses türüne sahipsiniz. Mezzo ses zenginliği böyle bir şey diye düşündürüyorsunuz insana. Katılır mısınız?
Evet, tabii ki çok haklısınız. Umarım bu itibara, gerçek bir misafirperver olabilirim. Çıkan seslerimin daha fazlası mümkün.
"BENİM İÇİN HER ŞEY MÜZİK OLABİLİYOR"
Konservatuvarda tiyatro eğitimi aldınız, 15 yıldır da Devlet Tiyatrosu sanatçısısınız. Mesela Bernarda oyununun müziklerini kendiniz bestelediniz. Peki tiyatroyla geçen uzun yılların içinde müzik hayatınızda nasıl bir hacim kaplıyordu?
Müziğin olmadığı bir an yok benim için; hiç de olmadı. Müzik dinlemiyor olmama rağmen hacmi çok yer kaplıyor hayatımda. Çünkü duyduğum her şey, kendi içinde bir tartıma, bir ölçüye ya da ölçüsüzlüğün farklı ahenklerine sahip. Hayatın her sesini kapsayan, kucaklayan bir halde olmaktan bahsediyorum müzik derken aslında. Böyle yaşayınca da haliyle her şey müzik olabiliyor. Tabii böyle yaşamak her an her şeyle müzik yapabileceğim alanları da genişletiyor. Oyun müzikleri bestelemek ve icra etmek ise dramaturjik de bir uğraş. Bambaşka bir disiplin. Ve oyun müzikleri yapmaya da aşığım. Oyunculuk yaparken de müzikalitemi, bedenimin müziğini korumaya çaba ediyorum.
Klarnet, ritim çalgıları, klavye çaldığınız kayıtlara rastladım, ancak başka hangi enstrümanlarla flörtünüz var merak ediyorum?
Tüm enstrümanlarla karşılaştığım an flört ediyorum. Bedenimden sesler çıkartmayı çok seviyorum. Küçük küçük o kadar çok enstrümanım var ki hepsiyle oynamayı çok seviyorum. Sayısını da isimlerini de yazmak uzun zaman alabilir. Her biriyle muhabbetimiz daim olsun.
Hem ses taklit yeteneği hem tiyatroculuk hem dans hem oyunculuk derken her çalışmanız için biraz da multidisipliner denebilir mi?
Farklı disiplinlerin çarpışması, sonra sarılması ve bir olması bana müthiş sevgi katıyor. Ve bence izleyen, dinleyen herkese de çok sevgi katıyor. Şu ana kadar yaptıklarımın daha fazlası ve daha iyisi elbette mümkün. Çok coşkulu ve hevesliyim olacaklar için. Bana multidisipliner diyebiliyor insanlar elbette ama ben hâlâ hayal ve çaba ettiklerimin çok azını yapabiliyorum. Potansiyellerimin hâl olması için içimdeki bilgileri daha çok giyinebilmem lazım.
Latin Amerika tonları, Flamenko tınıları, Kızılderili müziklerinden dokunuşlar, Türkiye’deki geleneksel halk müziklerinden makamların tadı; hepsinden kulağımıza bir şeyler doluyor. Aynı anda elektronik düzenlemelerle daha çağdaş yorumlar da ekleniyor bestelerinize. Bana dünyadaki pek çok halk müziğinin içinden geçtiği bir melodi dünyanız var gibi geliyor. Besteleriniz de vokal stilleriniz de oldukça geniş bir skalada görünüyor. Şamanik enerji taşıyan, ruha dokunan şarkılar, müzikler... Yaptığınız müziği siz nasıl tarif ediyorsunuz?
Tek başına ve doğal seslerden yola çıkan bir Özge diyebiliriz. Bu bir tarif mi pek bilemiyorum ama, sanıyorum ki sabit bir tarzım ve tanımım yok. “Mutlak Akıl” kaydımda sadece zeytin dalı ile ritim yaptım, geri kalan tüm sesler kendi seslerimdi. “Sarhoş Atlar”da ise sadece kese kağıdından ritim çaldım ve değişik sesler denedim, kaydettim. Diğerleri de benzer çabalar içeriyor. Yani tek başımayım ama yalnız hissetmiyorum. İçimdeki seslerle tanışmaya çalışmak beni çoğaltıyor. Dijital müzik yapmak için oyuncaklarım da var ve onları kurcalamayı da pek seviyorum. Daha şimdiden çok fazla şarkım oldu onlarla. Yani bir uçtan başka bir uca, bambaşka deneyimlerden geçerek yolumda ilerliyorum. Keşfimin ucu bucağı yok. İçten dışa bir yol bu. Tanımlamaların dışına çıkabileceğim çok fazla idrakım ve keşfim olsun dilerim.
"KADINLARIN AĞIT ÇEŞİTLİLİĞİ ÇOK ETKİLEYİCİ"
Peki, kadınların sesle, müzikle dertlerini, mutluluklarını, zevklerini, kinlerini anlatmaları arasında bu coğrafyada nasıl bir ilişki tarihi var? Sizin vokal teknikleriniz bu bakımdan farklı dönemlerdeki kadın ağıtlarına benzerlik gösteriyor mu? Böyle bir izleğiniz var mı?
İnanılmaz bir tarih var. İnanılmaz bir güç ve akıl var. Türkiye’nin her bir yöresinde kalma fırsatı yakaladım Devlet Tiyatrosu vesilesiyle. Duyduğum seslerin içimde bıraktığı tadı, şevki, aşkı ve hüznü anlatamam. Kadınların genel olarak dertleri ortak, o da yok sayılmak. Tüm suistimallerin ortak noktasında evvela kadın varlığı beliriyor. Mağdur ve yönetilmeye muhtaç olduğu dayatıldığı için şarkıları, sesleri ve sanatı susmak zorunda oluşundan doğmuş. Haliyle ve maalesef bu toprakların ağıt çeşitliliği çok etkileyici özellikle kadınların.
Oyunlarımda da bunlar var, tiyatro için bestelediğim müziklerde de. Eserlerimde ses edebilirim diye düşünüyorum ben de. Herhangi bir aranjman gerekmeksizin, sadece seslerini duyurarak kalbini döken çok insan tanıdım gittiğim şehirlerde. Ya da müzik eğitimi olmadan, enstrümanını icra ederken tüm varlığını ortaya koyan insanlar gördüm. Duydum. Dilini anlamadan ne çok şeyi anlattığına uyandım kimisinde. Tanımadığım ve hiç bilmediğim seslerin kalbimle nasıl bu kadar tanışık olduğunu hâlâ anlamış değilim. Nasıl bir bağ var ki acaba? Çok sorgularım. Bana da çok insan, “sanki beraber büyümüşüz gibi sıcacık bir halin ve sesin var” der. Yani ez cümle, izleğim biri ya da birileri değil; sanırım denk geldiğim her şey benim izleğim. Birliğe erdirecek olan her hâl, her ses için hizmetkârım. Bir şey anlatmaya ne hacet dedirtecek hallere erişmeyi umarım.
Dünyadan ve Türkiye’den müzik sahnesinden sizin ses renginize katılan kadın şarkıcılar, besteciler kimler?
Cevaplaması zor bir soru oldu benim için. Çocukken severek dinlediğim sesler oldu elbette ama, çok uzun zamandır dışarıdan edinebileceğim bilgilere ve esinlenmelere pek uzağım. En içerimde nasıl bir bilgi var? Edinilmiş olan her şeyden uzak, öz ve organik potansiyelimin kendimce kuramını yazıyorum. Çok değerli sanatçılar var, hatta kendimi onlarla kıyas edemeyeceğim kadar özel sesler var ama kendimi kimseyle, kimseyi de kendimle katıştırmıyorum.
Müzisyen bir sanatçı olmak, özelde tiyatrocu kadın olmak, müzisyen kadın olmak kültür sanat camiasında ne gibi avantajlarla ve dezavantajlarla yürüyor? Oralarda neler değişmeli; kadın ve erkeğin hemzemin görülmesi, üretimlerine eşit bakılması için?
Çok uzun, derin ve meşakkatli bir mevzu bu ama kısaca belirtmeye çalışayım. Her camiada baskın olan ve otoriter bir güç ile zorbalaşan herkese karşı haklarımı korumayı seven biriyim artık. Çünkü maruz kaldığım suistimaller çok fazla benim de. Ama tabii üzücüdür ki, “karı gibi ağlama”, “karı gibi kaçtın”, “anam avradım olsun ki”, “bu ne oğlum, karı gibi hareketler” ve daha birçok örnekle çoğalabilecek küfürler ve deyimler tarihler boyunca aklımıza da hayatlarımıza da yer etmiş. Bunlara tutunmayı bırakmadığımız sürece cinsiyet kisvelerinden kurtulmak mümkün değil. Sanat camiasındaki kadın rolü şöyle dursun, yaşamsal tüm alanlarda daha farkına bile varamadığımız çok büyük ataerkil krizlerle mücadele ediyor olacağız. Bazen de mesela kadın bedeninde bir zorba zihin çıkabiliyor karşımıza. Bunlar kafamızda ve kalbimizde değişmedikçe... Bizlere insanlığımızın gerekliliklerini unutturacak cinsiyet kisveleri yükleniyor ve eşitlik ortadan kalkıyor. Akl-ı küll olabilmek her birimize nasip olsun umarım ki kadın ya da erkek demekten aciz kalan insanlar olabilelim.
Sanat camiasına dair başkaca da kırılmalarınız olduğunu hissettim şu an.
Belki de bu sebeple tek başınalığın hazzı yolumda çok daha huzurlu. Kalabalık ekiplerle ve farklı birçok insanla ortak olarak yaptığım hem tiyatro hem de müzik elbette var. Daha da olacak. Ama gün sonunda insanların birbirleriyle ilişkilenme hali, çıkar ilişkileri, kibire boyanmış nefisleri, ferdi ihtiyaçlarını her şeyin önüne koyma halleri ve maddi hesaplarına şahit oldukça bu şeylerin ortağı olmak istemediğimle yüzleşerek kendimi daha iyi anlıyorum. Yeniden okuyorum. Bunlar değişebilirse gerçekten ekip olunabilir, böylece üretmeye âşık insanlar da vecd olur.
Yakın zamanda kendi yazdığınız bir tek kişilik performansa hazırlanıyorsunuz. Dünyanın farklı ülkelerinden kadınların hikâyelerini, farklı dillerde şarkılarla, kendi bestelerinizle sahneleyeceksiniz. Yeni sahneleme çalışmanızı bize biraz daha anlatır mısınız?
Çok coşkuluyum yeni proje için. Baba Sahne’nin yapımcısı olacağı yeni tek kişilik performansım ile heyecanlı bir serüvene başlıyoruz. Dünyanın farklı ülkelerinden ya da Türkiye’nin farklı uçlarından çıkan seslerin, ağıtların, yaşam kavgasının ve türlü suistimallerin anlatıcısı olmaya hazırlanmak bana çok şevk veriyor. İzleyecek ve duyacak insanlarla buluştuğumuzda nur gibi parlayalım umarım. Beraberce hissedecek çok güzel şeyler var. Sarılmamıza vesile olacak yeni bir performansla aşkımızı biraz daha yayacağız. Çok farklı kadınlarla insan işi yapmaya çaba edeceğiz. Umarım ki performansa tanık olan herkes insanlık kavramını bir kere daha sorgular.
Cem Erdost İleri ile “Portakal Altı Kayıtları”nız çok dikkat çekti. 2024’te ise “Mutlak Akıl” single’ınız yayımlandı. Tekli ya da çoklu müzik işleri daha çok üretecek, konserler verecek misiniz?
Cem Erdost benim çok keyif alarak şarkılar söylediğim bir dostumdur ve o keyif, o neşe herkese sirayet etti ne mutlu. Tabii ki. Hem teklilerim hem albümlerim hem oyun müziği çalışmalarım hem tek başıma konserlerim hem de dostlarımla yapacağım işler devam edecek. Elimden, dilimden, aklımdan ve kalbimden geldiğince aşkım daim olsun. Duyanı dinler, dinleyeni anlar etsin.
CRR (Cemal Reşit Rey) Konser Salonu’nda halk müziğini sizin gibi kendilerine has bir tavırla icra eden 5 Quartet ile konseriniz olacak. Yine bir meşk akşamı olmasını beklediğimiz o konser için CRR’de sahnede olmak, 5 Quartet’le müziği paylaşmak hakkında neler söylersiniz? Nasıl bir repertuar hazırladınız?
5 Quartet ile konser vereceğimiz için neşeliyim, meraklıyım. Meşk olacağını hissediyorum. Kendilerine has tavırlarının ve benim de kendime has hâlimle buluşacak olmamız beni çok şanslı hissettiriyor. CRR’de olmak benim için çok nostaljik. Çünkü ben daha okurken çok fazla konser dinledim CRR’de. Her izlediğim konserde inanılmaz inançlandım, şevklendim, ilham aldım. Eğer bugün ben de bir yolcuya el edebilirsem, kalbine şevk ve ilham üflersem o gecenin hakkını vermiş olurum. Vesile oldukları ve olacakları her güzel şey için 5 Quartet’e minnettarım. CRR koltuklarında yıllarca seyirci olarak bulunmuşken, şimdi sahnede olacağım günün hevesinde ve neşesindeyim. Konser akşamına dair sorduğunuz bu soruyla da beni kendime hatırlattığınız ve meşk'in manasını güçlendirdiğiniz için size çok teşekkür ederim.
.png)




